26 Ağustos 2007 Pazar

Cashback


İyi bir film çekmek kolay iş değildir (kötü film çekmek bile kolay değil aslında).
İyi bir kısa film çekmek, hiç kolay bir iş değildir.
İyi bir kısa filmden, iyi bir uzun çıkarmak ise...

Cashback'in kısasını izlediğimde kendimden geçmiştim. Kralerinin duruluğu, görüntülerin (ve kızların) güzelliği, fikir, hikâye ve teknik başarı, büyüleyiciydi. Zaten Oskar adaylığı ve Avrupa'dan çeşitli festivallerden aldığı ödüller de bu 
başarının birer simgesi sanırım. Bu güzelliği baştan yorumlamaya veya birebir tekrar çekmeye yanaşmayan yönetmenimiz de kısa filmi, filmin ilk yarısında bize hiç dokunmadan sunmuş. Zaten filmin en güzel bölümü de yine kısa filmden alınan kısım. Uzunu birebir aynı zevki yaşatamasa da inanılmaz bir film kesinlikle. Sean Ellis artık yeni işini merakla beklediğim yönetmenler listesine girmeyi başardı.

Southland Tales da çıkmak bilmedi zaten.. Bakalım The Broken nasıl olacak.






20 Ağustos 2007 Pazartesi

Mono Üzerine

Are You There?


Müzik, ruhun gıdası ise, Mono ruhum için profiterol gibi bir şeydir muhtemelen.

19 Ağustos 2007 Pazar

Olgun ve Dolgun kadınlar üzerine

Beni tanıyanların bildiği veya bilebileceği üzere, olgun ve dolgun kadınlar (bir de kızıllar tabii ama o çok ayrı bir yazının konusu) üzerine bir takıntım vardır. Kimilerinin tercih, kimilerinin de zevk diyebileceği bu takıntıların köklerini araştırmak pek de mantıklı gelmeyebilir kimilerine, ama ben oldum olası bu takıntımın sebeplerini merak etmişimdir (hiç düşünmedim daha önce aslında). Gün oldu, devran döndü ve sanırım gizem kapılarını az da olsa aralamayı başarabildim. Şimdi bulgularımı sizlerle paylaşma zamanı.

Yazıya devam etmeden önce sanırım olgun ve dolgun kavramlarını biraz açmalıyım ki yanlış anlamalara açık kapı bırakmayalım. Zira zaman zaman dolgun veya balık eti dediğim zaman insanlar yanlış anlamaya doğru meyil ediyor. Daha kolay açıklayabilmek için iki kavramın tek bir bedende buluştuğu, ciddi anlamda bu dünyaya ait olduğuna inanmak istemediğim, insandan ve dişiden öte, tanrıça denilebilecek bir kavrama oturtulabilecek bir güzellik olan, eğer var ise tanrının gerçekten de özenerek yarattığına inandığım Monica Belluci, hem olgun hem de dolgun kavramlarını gayet iyi bir şekilde açıklamakta ve ideal kadın profilini oluşturmaktadır (fiziksel açıdan).




"Kendimi bildim bileli", yani dişi, erkek, seks, porno, mastürbasyon, fiziksel temas vs. gibi şeylerin farkına vardığım ilk andan sonra, yani ikinci anda, etine dolgun bayanların gözüme daha güzel göründüğünü farkettim. Tabii iki gün öncesine kadar bunun sebebini bilmiyordum ve açıkcası hiç sorgulamamıştım da ama dediğim gibi tam iki gün önce televizyon izlerken bir anda her şey açıklığa kavuştu. Sıçarken gelen ilham gibi ortalık bir anda aydınlandı.

Merağınızı hemen giderelim, televizyonda dönen dizi, ilk ve orta okul yıllarımda neredeyse her gün hiç sıkılmadan izlediğim, hayranı olduğum Xena idi. Bilenleriniz için tabii olay neredeyse tamamen çözülmüştür. Ama bilmeyenler için fotoğrafını da aşağıda sunalım.




Aradan geçen en az bir yedi yılın ardından, ekranda Xena'yı görür görmez bir anda her şey aydınlığa kavuştu.
Henüz cinselliğimi keşfetmediğim o masum ve çocuksu yıllarda neredeyse hergün gördüğüm bu ablamız ve onun -bana göre- taş gibi vücudu, ta o günlerde, yavaş yavaş, gün be gün, deliler gibi beynimin her bir hücresine bir zehir gibi yayıldı ve geleceğim bir daha eskisi gibi olmadı. Böylece bir dolgun kadın takıntısı, beğenisi, zevki, fantezisi, bugün ve muhtemelen de ölene kadar beni sardı. Eline et gelmeyince insan kendini iyi hissedemiyor.

Olgun kadın takıntısı ise sanırım biraz daha ciddi bir konu. Burada çocuklukta oluşan bir zihin yıkamadan çok başka etkenlerin söz konusu olduğuna inanıyorum. Öncelikle şunu belirtmem lazım ki, olgun kadınlardan hoşlanma sebebimin, olgun kavramının kafamda özgüven ile eşdeğer olmasından kaynaklandığına inanıyorum. Ancak burada yine bir anlam karmaşasına yer vermemk için, özgüvene sahip kadınları feministlerden ayırmak istiyorum zira feministlerden nefret eden bir insanım. Kadınları aşağıladığı gerekçesiyle pornoya karşı olan bir zihniyeti beğenmem beklenemez.  

Özgüveni yüksek kadın demek, cesur, bakışlarıyla sizi yıkabilecek, ezilmeyecek kuvvetli biri demek. Tüm bunları sayınca kafada frijit bir feminist canlanıyor tabii ama bunların yanında, sevecen, sıcak kanlı ve gözlerinin içi gülen, samimi ve eğlenmekten korkmayan gibi kavramları da ekleyelim ki tanımımız tam olsun.

Tabii aynı olgunluk kavramı, yanında yaşı da getiriyor bazen. O nedenle evet, 25-35 yaş arası kadınlara da bir takıntım var zira yukarıda sayılan özelliklerin bir kadında tam olarak oturabilmesi belli bir zaman alıyor genelde. Bu olgunluk kavramına uyabilecek örnekler vermek zor. O nedenle bunu algılamayı size bırakmak zorundayım. Ancak kendisini her ne kadar tanımasam da Silgi hanım ablamız, blogundan takip ettiğim kadarıyla
, kafamda böyle bir imaj oluşturan bir kişidir.

İlginç ve beklenmedik bir yazı oldu sanırım. Bunun en büyük sebebi de yaz sıcakları ve yalnızlıktır muhtemelen. Ama dediğim gibi televizyonda Xena'yı görür görmez aklıma bunlar geldi. Uzun zamandır da yazmadığım için, yazmadan edemedim.