1 Ocak 2008 Salı

Dün Gece



25 Kasım 2006 Cumartesi;

Rüyamda gördüm seni dün gece.

Ben o uyanıklık ile uyku arasındaki ince bölgede gidip gelirken kapı çaldı aniden. O ânın mahmurluğunu bilirsin, neyin düş, neyin gerçek olduğunun ayırdına tam varılamaz o an. Ama evin kapısından gelen o tatlı tıklamayı duyabiliyordum.

Tık, tık, tık

Israrcı veya asabi bir çalış değildi bu. Sakin, dingin bir ruhun kalp okşaması gibiydi. Kendime geldim. Kapı gerçekten çalıyordu. Olabilir miydi?

Bu, sen olabilir miydin?

Fal taşı gibi açıldı gözlerim. Hemen fırladım yerimden. Bu sen olabilir miydin? Busenolabilirmiydin?

Aynanın karşısında saçıma baktım, dün gece sevişmiş bir ceset gibiydim. Ama olamazdı, en son seninle, bu günden tam dört ay sekiz gün on saat önce, cennetten çaldığımız o dakikalarda sevişmiştim. Dudaklarının tadı ağzımdaydı hâlen. Mümkün mü ki seni unutmak? Kokunu, tenini, tadını, varlığını?

Tık, tık, tık

Ayna ile kapı arasındaki mesafe o kadar genişti ki bir saniyede aştım o mesafeyi sana kavuşma düşüncesiyle. Bu, sen olabilir miydin?

Sonsuzluktan çaldığım o ânın ardından kapıyı açtığımda..
Nasıl anlatabilirim ki? O ânı nasıl tarif edebilir, sınırlı kelime dağarcığım ile o gülümsemeni nasıl tanımlayabilirim ki?

Elinde tuttuğun o gülü bana uzatışın, gözlerin dolu sırıtışın ve sonra bana sarılışın..
Dört ay, sekiz gün, iki saat önce buluşmuştu dudaklarımız en son. Şimdi yine benimdin. Sen ve dudakların. Öpüşüyorduk.

Rüyamda seni gördüm dün gece. Herzamanki gibi dudaklarımız kavuştuğunda uyandım.

Ben aslında dört ay, sekiz gün, on saattir uyuyorum.



Çizimler: Melek

portakal'a

Hiç yorum yok: